Kiracılar ve Ev Sahipleri Arasında Büyüyen Kriz
Enflasyonun Yıkıcı Etkileri ve Yaklaşan Toplumsal Sorunlar
Son yıllarda Türkiye’de, özellikle pandemi sonrasında ortaya çıkan kiracı-ev sahibi sorunları önemli bir toplumsal mesele haline geldi. Pandemi döneminde yaşanan ekonomik daralma ve ardından hızla yükselen enflasyon, konut piyasasında kiraların fahiş oranlarda artmasına yol açtı. Bu sorun en belirgin şekliyle Antalya gibi büyük turistik bölgelerde kendini gösteriyor. Bugün Antalya’da kiralar, 30 bin TL ile 100 bin TL arasında değişebiliyor.
Ancak bu yükselen kira bedelleri, birçok kiracının gelirinin çok üzerinde kalıyor. Bu da beraberinde hukuki sorunları ve toplumsal huzursuzluğu getiriyor. Kiracı ve ev sahipleri arasındaki anlaşmazlıklar hukuk mahkemelerinde çözülmeye çalışılıyor, ancak bu davaların uzun sürmesi, her iki tarafı da zorluyor. Önümüzdeki dönemde, bu davalar sonuçlandıkça, toplumda yeni sorunların ortaya çıkması kaçınılmaz gibi görünüyor. Özellikle gelir seviyesinin, talep edilen kiraları karşılayamaması büyük bir sosyal soruna işaret ediyor.
Hukuki ve Toplumsal Sorunlar
Hukuk mahkemelerinde şu anda binlerce tahliye taahhüdü davası görülüyor. Bu davaların sayısının tam olarak ne kadar olduğu, sonuçlanma sürelerinin ne kadar süreceği gibi konular belirsiz. Ancak bilinen şu ki, bu davaların sonuçlanması aylar alabiliyor ve taraflar bu süreçte büyük bir ekonomik ve psikolojik yıpranma yaşıyor. Örneğin, kiracısını çıkaramayan ev sahipleri, yüksek talebe rağmen mülklerinden beklenen kira gelirini elde edemezken, kiracılar da belirsiz süreçlerde barınma hakları için mücadele etmek zorunda kalıyor. Sonuçta her iki taraf da mağdur oluyor ve bu durum giderek derinleşen bir toplumsal huzursuzluğa yol açıyor.
Özellikle kiraların son bir yılda hızlı artış gösterdiği Antalya gibi şehirlerde, mülklerin mevcut kira bedelleri ile davalardaki kira bedelleri arasında ciddi farklar oluşuyor. Bir mülkün kiralanma bedeli, şu anda mevcut piyasada çok daha yüksek bir değere sahip olabiliyor. Bu da ev sahiplerinin tahliye için hukuki yollara başvurmasına neden oluyor. Kiralarını hiç ödemeyen kiracılar ise evden çıkarılma sürecinde büyük avantaj sağlıyor ve bu durum ev sahiplerini oldukça zor durumda bırakıyor.
Yetkililere Sorular
Bu noktada yetkililere sorulması gereken birkaç önemli soru var:
– Hukuk mahkemelerinde şu anda görülen tahliye taahhüdü davalarının sayısı nedir ve bu davaların sonuçlanma süresi ne kadardır?
– Dava konusu olan mülklerin mevcut kira bedelleri ne kadardır ve şu anda o bölgedeki kira bedelleri ile nasıl bir fark vardır?
– Borçlar Kanunu’nda bu konularla ilgili bir düzenleme yapılması düşünülüyor mu?
– Kiralarını hiç ödemeyen kiracıların evden çıkarılma süresi neden 6-8 ayı buluyor ve bu süreyi kısaltmaya yönelik çalışmalar var mı?
Bu soruların yanıtı hem kiracıları hem de ev sahiplerini yakından ilgilendiriyor. Çünkü toplumun bir kesimi yükselen kiralar karşısında zorlanırken, diğer kesim mülklerinden yeterli gelir elde edemediği için zor durumda. Bu sorunun çözülmemesi, ilerleyen dönemde daha büyük toplumsal krizlere yol açabilir.
Çözüm Önerileri
Bu sorunların çözümü için birkaç somut öneri sunmak mümkün. Bu çözümler, hem kiracılar hem de ev sahipleri için daha adil ve öngörülebilir bir yapı sağlayabilir:
1. Sözleşmelerin e-Devlet Üzerinden Yapılması:
Kiracı-ev sahibi ilişkilerinin dijital ortamda daha şeffaf hale getirilmesi için tüm kira sözleşmelerinin e-Devlet üzerinden yapılması sağlanabilir. Bu sistem, tarafların hak ve yükümlülüklerini netleştirecek ve anlaşmazlık durumlarında hukuki süreci hızlandıracaktır.
2. Süreli Sözleşmelerin Uygulanması:
Kira sözleşmeleri belli sürelerle yapılmalı ve bu süre dolduğunda kira bedeli yeniden gözden geçirilmelidir. Bu sayede kiracılar, oturdukları süre boyunca ne kadar kira ödeyeceklerini önceden bilecek ve ani zamlarla karşılaşmayacaklar. Ev sahipleri de belirli dönemlerde gelirlerini güncelleyebilme imkanına sahip olacak.
3. UETS (Ulusal Elektronik Tebligat Sistemi) Kullanımının Zorunlu Hale Getirilmesi:
Kiracı ve ev sahibinin resmi iletişiminin UETS üzerinden yapılması zorunlu hale getirilebilir. Bu, tebligat ve diğer hukuki bildirimlerin hızlı ve güvenli bir şekilde iletilmesini sağlayacak, süreci hızlandıracaktır.
4. Tahliyeler İçin Belirlenen Süre Sonunda İcra Başvurusu:
Kiracı tahliye davalarında belirli bir süre sonunda direkt icra birimine başvuru yapılabilmesi sağlanmalı. Böylece süreç kısaltılabilir ve mağduriyetler azaltılabilir. Kiralarını hiç ödemeyen kiracıların çıkarılma süresi 6-8 ayı bulurken, bu sürelerin düşürülmesi gerekir.
5. Konut Stoğunun Artırılması:
Kiraların düşürülmesi için uzun vadede konut stoğunun artırılması kritik önemde. Yeterli arz sağlanmadığı sürece, kira fiyatları yükselmeye devam edecektir. Bu alanda devlet teşvikleriyle yeni konut projelerinin hızlandırılması gerekmektedir.
6. Kira Gelirlerine Devlet Güvencesi Getirilmesi:
Kiralar konusunda devletin doğrudan ödeme yapması anlamına gelmeyen, ancak uyuşmazlık halinde tahliyenin kolaylaştırılması ve kiraların güvence altına alınması kiralık mülk sayısını artırabilir. Kiraya verenler, güvence altında hissederse, mülklerini kiraya verme konusunda daha istekli olacak ve bu da piyasa fiyatlarını dengede tutacaktır.
7. Kiralanacak Ev Sayısının Artırılması:
Yukarıdaki önerilerin hayata geçmesi, kiralanabilir konut sayısını artıracak ve dolayısıyla kiraların daha makul seviyelere inmesine katkı sağlayacaktır. Hem kiracılar hem de ev sahipleri bu sayede daha adil koşullarda, güvenli bir ortamda karşılıklı menfaatlerine hizmet eden bir ilişki içinde olabileceklerdir.
Sonuç
Tüm bu çözüm önerileri, kiracı ve ev sahibi ilişkilerinde mevcut düzensizlikleri gidererek toplumsal krizin önüne geçmeye yardımcı olabilir. Aksi halde, yükselen kiralar ve bitmek bilmeyen hukuki süreçler, kiracıların barınma hakkını kısıtlayacak ve ev sahiplerini ekonomik anlamda zor durumda bırakmaya devam edecektir. Bu sorunlar zamanında çözülmezse, evsizlik, sosyal huzursuzluk ve ekonomik kriz gibi daha büyük toplumsal sorunlar kaçınılmaz hale gelebilecektir.
Yorum Ekle